Değerli konuklar, oturumun başlığı olarak belirli bir teknoloji, WiMAX seçilmiş durumda ve biz bugün Geniş Band Telsiz Erişimini bu başlık altında irdelemeye çalışacağız.
Bu oturumda daha çok teknolojinin içeriği, kullanım alanı, sunduğu imkânlar ve verilecek servisler üzerinde odaklanacağız. İkinci oturumda ise yetkilendirme ile ilgili konular detaylı olarak irdelenecektir.
Katılımcılarımıza söz vermeden önce, hem bir çerçeve çizmek hemde konu ile ilgili düşüncelerimi ve bazı bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum. Daha önce –belki bir sene kadar önce- bu konu hakkında birinci toplantı yapılmıştı. Orada da söylemiştik; henüz o söylenenler üzerinde bir değişiklik olmadığı için tekrarlamakta bir sakınca yok diye düşünüyorum.
Bunlardan birincisi; Japon NTT-DoCoMo’nun 2010 vizyon dokümanında yer alan bir değerlendirmeye göre şuanda mevcut telekomünikasyon şebekeleri üzerinden akan trafiğin %50’sinin ses, %50’sinin veri içerikli olduğunu ve 2010 yılında ise %20’sinin ses, %80’inin ise veri olacağı şeklinde bir ön kestirimleri var.
Bir zemin olsun diye paylaşmak istediğim ikinci bilgi şu: “Geniş Bant” diyoruz da, bu genişliğin sınırı nedir, geniş bant nedir, bu konuda çeşitli tanımlar var. Bu tanımların hepsi birbiriyle tam uyumlu da değil. Belki biraz da buna ışık tutacak bazı bilgileri vermek istiyorum. 2010 yılında telekomünikasyon şebekeleri üzerinden akacak trafiğin %80’i olacağı ön görülen bu verilerin niteliği nedir? WiMAX Forum tarafından hazırlanmış, onun web sitesinde bulacağımız bir bilgi. Onların hesaplarına göre; eğer mobil ya da sabit terminaller üzerinden interaktif bir oyun oynamak istiyorsanız, ihtiyacınız olan bant genişliği 50-85 kbps. Eğer sadece bir ses iletmek istiyorsanız (VoIP) 4-64 kbps bant genişliğine, Internet erişimi ve eklentli elektronik posta alışverişi için 128 kbps üzeri, görüntülü telefon (Video Phone) için 384 kbps band genişliğine ihtiyacınız vardır. En yüksek bant genişliği ihtiyacı ise film aktarımı (Movies streaming) sırasında ortaya çıkıyor, 2Mbps.
Özetle, şu anda görülen, bugünün ihtiyaçlarını karşılamak için 4 kbps’tan başlayıp 2 Mbps’a giden bir bant genişliği ihtiyacı söz konusudur. Dolayısıyla, Geniş bant teknolojiler dediğimiz teknolojilerin, hangi teknoloji olursa olsun, sonuçta bu ihtiyaçlara cevap verebilir durumda olmaları gerekir. Bir başka konu, Japonya ve benzeri bir çok ülkede mobil penetrasyonun %100’ün üzerine çıktığını sizler de biliyorsunuz. Bu nasıl olur; ilk bakışta insanlara garip gibi geliyor ama, sonunda penetrasyonu etkileyen faktörlerin sadece insanlar olmadığını görüyorsunuz; insanların dışındaki bazı cihazlar ve makinelerin de telekomunikasyon şebekelerine bağlanma ihtiyacı içinde olduğunu görüyorsunuz. Mesela, insanlar, arabalar, bisikletler, portatif bilgisayarlar –hatta burada bir başka ilginç örnek var- yine NTT-DoCoMo’nun 2010 vizyon dokümanında göre; Japonya’da 2010 yılında ev hayvanlarının da geniş bant şebekelerinin müşterisi olacağı öngörülüyor. 2010 yılında Japonya’da 120 milyon insanın, 100 milyon arabanın, 60 milyon bisikletin, 50 milyon portatif bilgisayarın, 10 milyon motosiklet ve benzeri aracın, 20 milyon da kedi-köpek gibi ev hayvanlarının müşteri olması öngörülüyor.
Konuşmaların ardından 15 dakikalık bir soru-cevap bölümünün olacağını ifade etmiştim; ancak, bundan evvel benim kısaca söylemek istediğim bazı hususlar var, izin verirseniz onları ifade etmek istiyorum.
Değinilmiş bazı konularda yanlış olduğunu düşündüğümüz konuları düzeltmek bakımından kısa bilgiler vermek istiyorum.
WiMAX’ten farklı bir konuya geçiyorum, bunun bir de 3G boyutu var. Dolayısıyla, öğleden sonra bu da tartışılacak. Sabahları ofisime gidip bilgisayarı açtığımda ilk olarak Basın Bültenini okuyorum ve “acaba bugün basın 3G konusunda ne yazdı?” diye bakıyorum. Elimde, son bir haftadır 3G ile ilgili olarak yazılan haberler var. Hatta gazetelerden biri 3G Yazı Dizisi yayınlamış. Belli bir kesim tarafından sürekli 3G konusunda “geç kaldık, bütün dünya 3G’ye geçti bir biz kaldık…” şeklinde propaganda var.
Gerçekten de geç mi kaldık ? TK olarak ne yaptığımızı gayet iyi biliyoruz, hiçbir konuda geç kalmış değiliz. Bu iş programlanmış olduğu çerçevede yürüyor. Şimdi size bazı bilgiler vermek istiyorum.
Geçen toplantıda bir anketten bahsetmiştim. O zaman taze bir anketti. Çarpıcı olduğu için bu veriyi sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum. Ingiltere’de 9.10.2005 tarihli bir ankete göre İngiliz halkının %9’unun 3G abonesi olduğu tespit edilmiş ve bu %9 ile yapılan ankette ilginç bir sonuç ortaya çıkmış; bu %9’un %41’i 3G abonesi olarak sadece SMS ve telefon görüşmesi yapmış; yani, 2G abonesi bir GSM telefonunu ne amaçla kullanıyorsa, 3G abonesi olan müşterilerin %41’i de telefonlarını sadece bu amaçla kullanıyormuş.
Yine bu anketten bir başka ilginç bir şey; bu %9 içindeki %14 “büyük insan” olarak belirtmişler, sahip olduğu terminalin ve aboneliğinin 3G olduğunun farkında değilmiş. Zaten farkında olanların da %41’i bunu, bu amaçla kullanmıyor.
Şimdi bir başka anketten bahsedeceğim: Bir Avrupalı araştırma şirketinin (TNS Telecoms) yaptığı bu anketi Türkiye dahil 10 ülkede yapmışlar. Mobil kullanıcılarına; “3G ile ilgilenir misiniz, ne kadar ilginizi çekiyor?” diye sormuşlar. Avrupalı kullanıcılarının %42’si (ortalama) “evet, güzelmiş, benim ilgimi çeker” diye yanıtlamış. Arkasından bir soru daha sormuşlar; “Peki, bunun için ilave para vermeye hazır mısın?” Bu soruya, ankete katılanların %21’i “6-10” dolar arasında ilave para verebileceğini söylemiş. Yani, Avrupa’dan bahsediliyor. Şu anda lisansların verilmiş olduğu, her bir ülkede en az 2-3 operatörün olduğu Avrupa’dan bahsediliyor. Şebekeleri çalışıyor ya da çalıştığı iddia ediliyor, kullanıcıların %42’sinin 3G ile ilgilendiğini ve o %42’sinin de %21’ini bu hizmetleri almak için 6-10 dolar arasında para verebileceğini söylediğinden bahsediliyor.
Bu arada anketin bizim için ilginç bir tespiti de var; Avrupa ortalaması %41 olmasına rağmen bizim vatandaşlarımızın %59’u 3G’ye ilgi duyduklarını söylüyorlar. Almanya’da ve İngiltere’de ise bu oran %34.
Bu konuya (3G) ne kadar talep var, 3G konusu ne kadar kullanıcıların ilgisini çekiyor…takdirlerinize sunuyorum.
Geçenlerde bir Çin ziyareti yapmıştım. Orada, Haberleşme bakanlığı yetkilileri ile görüşürken ifade ettiler; Çin’in ne bu sene için ne de 2007 yılı için WiMAX diye bir planı yokmuş, 3G için de henüz karar vermemişler. Çünkü bu konulara yeterli talep ve ihtiyacın oluşmadığını, ayrıca bu teknolojilerin yeterince olgunlaşmadığını düşünüyorlar. Geçen yıl ki Japonya ziyaretimizde benzer şeyler orada da belirtilmişti. Bunu şunun için belirtmek istiyorum; hani, “çok geç kaldığımız” söyleniyor ya, tek geç kalan biz değilmişiz, kendi teknolojilerini geliştirebilmelerine rağmen ÇİN ve JAPONYA’da bilerek ve isteyerek geç kalıyor…!
Türkiye’ye dönüyorum, Türkiye’deki GSM operatörlerinin toplam gelirleri içinde ses dışı gelirlerinin payı nedir? Bunun içinde SMS, MMS vb. hizmetler var. Daha önce söylemiştim İngiltere’deki 3G kullanıcıların yüzde 41’i sahip olduğu cep telefonlarını sadece konuşmak ve SMS için kullanıyormuş. Türkiye’deki 3 GSM işletmecisinin konuşma dışı gelirlerinin ortalaması toplam gelirlerinin %10’u dur (en yüksek %14, en düşük %7). Yani, şu anda Türkiye’de hepimiz sahip olduğumuz mobil cep telefonlarını, %90 oranında, sadece konuşma ihtiyacımızı karşılamak için kullanıyoruz. Yani Katma değerli hizmetler dediğimiz ve daha geniş banda ihtiyaç duyan hizmetler için kullanma durumuna gelmiş değiliz henüz. Zaten gelmiş olsaydık, GSM işletmecilerimizin milyonlarda dolar yatırımla kurduğu ve hepsinin verebilir durumda olduğu GPRS’i ve ondan daha geniş bant imkanı sunabilen EDGE daha yaygın olarak kullanıyor olurduk.
Hatırladığım kadarıyla dünyadaki ilk ikinci yada üçüncü GPRS şebekesini Telsim kurmuştur. Şu anda tüm işletmecilerin GPRS altyapısı vardır. Yine bir yıl önce GSM işletmecilerine “EDGE” hizmeti verme izni verildi. Ama maalesef Mobil şebekeler üzerinden veri iletimine imkan sağlayan ve göreceli olarak 3G hizmetleri diye adlandırılan hizmetlerin pek çoğunu sunmaya imkan sağlayan bu teknolojiler henüz yeterince etkin kullanılmıyor. Bence nedeni de çok açık, yeterli talep henüz oluşturulabilmiş değil.
Dünyada şu anda 2.5 milyar mobil kullanıcı sayısı var ve bunların içinde 3G kullanıcılarının sayısının yaklaşık 100 milyon olduğu söyleniyor. Demek ki dünyada da bu konuda yeterli talep henüz oluşmuş değil. Ama işletmeciler, biraz üreticilerin itelemesi, biraz modaya uyma güdüsü vb. gibi nedenlerle 2000 yılından beri yüz milyarlarca dolar harcamalarına rağmen henüz 3G konusu insanların hayatına sokulamadı, şimdi de 4G’den bahsediliyor.
WiMAX ile ilgili çok şey söyleniyor, hatta bazıları şimdiden 4G bile demeye başladı. WiMAX, benim görüşüme göre de geleceği çok parlak bir teknoloji. Türkiye mutlaka ve mutlaka bu teknolojiye en uygun zamanda sahip olmalıdır diye düşünüyorum. Sanıyorum bunun tartışılır bir tarafı yok.
WiMAX Forum kendi web sitelerinde de teknolojik çalışmalar ve denemeler hakkında bilgileri yayınlıyor. Olayları farklı yansıtmayalım diye bunu söylüyorum; farklı teknolojiler karşılaştırılırken yada bu teknolojilerin (örneğin 3G ve WiMAX) bir birlerine avantajları tartışılırken bazen bilerek yada bilmeyerek yanlışlıklar yapılıyor. Mesela, kapsama alanı konusu, yatırım maliyeti konusu vb. Teorik planlar yada hesaplar ile gerçekleşen sonuçlar bazen çok çok farklı olabiliyor. Örneğin 2-3 sene önce dokümanlarda WiMAX’ın 75 km çapında bir kapsama alanı sağlayacağı iddia ediliyordu, ancak yapılan test ve deneme sonuçları bunun hiçte böyle olmadığını GSM yada 3G’den çokta farklı olmadığını göstermiştir. Benzer durum WiMAX şebeke kurulumunun diğer teknolojilere göre çok ucuz olduğu söyleminde var. Avustralya Hükümetinin 2006 yılında yaptığı bir araştırmada; kırsal alanda abone başına maliyetin Bakır kabloda 40 dolar, 3G (HSPDA)’de 27 dolar, WiMAX’ta ise 25 olduğu tespit edilmiştir. Bu da gösteriyor ki, aralarında aslında öyle çok da büyük fiyat farkları yok.
Ama şu tartışılmaz bence: WiMAX, 4G’ye geçişte referans alınması gereken bir teknolojidir ve en önemlisi tamamen IP tabanlı olması nedeniyle böyle bir tercih konusu olmaktadır. Ama 3G öyle değil, 4G’ye geçene kadar bir çok aşama ön görülüyor. Neden; çünkü 3G’nin atası olan GSM ses iletme üzerine kurulmuş bir teknolojidir, sonra sesin yanına veri iletimi için GPRS ve sonrasında da EDGE (2.5G) geliştirildi, ama bunların hepsi yamama, 3G yada HSDPA’de bundan çok faklı değil.
Şu ana kadar GSM şebekeleri için 8-10 milyar dolar harcandı, ithal edilen yaklaşık 80 milyon cep telefonuna harcanan yaklaşık 15 milyar doları da katarsanız, Türkiye’den son 10 yıl içinde 25 milyar dolar para dışarıya aktarılmıştır. Bunun büyük bir kısmı ülkemiz içinde kalabilirdi, Türkiye’de bu potansiyel vardı ve halende var. Bu konuda ilgililer ve İşletmeciler yeterince duyarlı davranmadılar bence.
Önümüzdeki 3-5 yıl içinde Kurulacak yeni şebekeler (3G, WiMAX vb.) için 8-10 milyar dolar daha yeni yatırımlar yapılacaktır. Yapılacak bu yeni yatırımlarda yerli katkının maksimum olması için TK olarak gerekli düzenlemeleri yapıyoruz ve bunun yakın destekçisi ve takipçisi olacağız. Bir adam bir çanta, Türkiye’de dikili ağacı olmayan ekipman satıcıları istemiyoruz. Türkiye’de kalıcı olarak var olmak isteyen, Türkiye’li bir firma olmak isteyen, yerli katkı ve yerel istihtima önem veren tüm ulusal veya küresel firmaların yanında olacağız ve onlara imkanlar ölçüsünde her türlü desteği vermeye kararlıyız. Başta işletmeciler olmak üzere ilgili tüm tarafların bu konuya gerekli duyarlılığı göstermesini de bekliyoruz.